Gözde Çağrı Özköse
ANKARA – Her ne kadar kesin bir rakama ulaşmak güç de olsa, son dönemde kayıtlı veya kayıtsız pek çok İranlı siyasi sığınmacı ve mülteci gözaltına alınarak geri gönderme merkezlerine götürüldü. Bu kişilerin çok büyük bir çoğunluğu, avukatların ve sivil toplumun çabalarına rağmen İran’a iade edildi.
MORADİ’Yİ İDAM BEKLİYOR OLABİLİR
İran’dan eşiyle birlikte ayrılıp Türkiye’den Yunanistan’a geçmek isteyen Bijan Moradi de Türkiye tarafından İran’a iade edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Cumartesi günü İran’a iadesi beklenen Moradi’yi İran’da ağır hapis cezası ve hatta idam bekliyor olabilir. Moradi’nin eşi Delnia Molodzadeh eşinin iadesinin durdurulması için çağrıda bulundu.
İranlı siyasi aktivist Bijan Moradi’nin hikayesi, Türkiye’den Yunanistan’a geçmeye çalışırken yaşadığı zorluklarla başladı. Aktivist Bijan (Helmat) Moradi’nin eşi Delnia Molodzadeh, ekim ayında eşiyle birlikte Türkiye sınırını geçip Yunanistan’a gitmek üzereyken Türkiye polisinin onları tutukladığını ve Edirne kampına naklettiğini ifade etti.
ÇEVİRMEN GETİRİLMEDİ, İTİRAZ EDEMEDİ
Her ikisi için de sınır dışı edilme kararı verildi. Sonrasında Delnia Molodzadeh’in Türkiye’de kalmasına izin verilmesi için başvuruda bulunulabildi. Ancak eşi Moradi’nin durumu farklıydı. İşlemler yapılırken bir çevirmen getirilmediği için Moradi itiraz hakkını kullanamadı. Eşi Delnia Molodzadeh, Bijan Moradi’nin Türkiye’de kalma şansının elinden alındığını söyledi.
HAYATI TEHLİKEDE, BÜYÜK RİSK ALTINDA
Molodzadeh, eşi Bijan Moradi’nin İran’a iadesi durumunda, işkence ve hapis cezasıyla karşı karşıya kalacağını ve büyük bir risk altında olduğunu belirtti. İran’da sendikal mücadele içinde bir işçi olan Moradi’nin hayatının tehlikede olduğunu belirten Molodzadeh, tüm çabalara rağmen itiraz yollarının kapandığını ve Bijan Moradi’nin durumunun endişe verici bir seviyeye ulaştığını anlattı.
ULUSLARARASI SİVİL TOPLUMA ÇAĞRI
Bu süreçte eşinin yanında durduğunu ve destek verdiğini ifade eden Delnia Molodzadeh, eşinin serbest bırakılması için uluslararası sivil toplumun ve Türkiye hükümetinin daha fazla çaba göstermesi gerektiğini belirtti. Eşinin durumuna dikkat çekmek için sosyal medyada Soranice ve Farsça videolar yayınlayan Delnia Molodzadeh, Bijan Moradi’nin yaşadığı adaletsizliği ve hayati tehlikeyi gözler önüne seriyor. Bijan Moradi’nin durumu, sadece kendi hayatını değil, aynı zamanda onun gibi siyasi aktivistlerin yaşadığı risklere de mercek tutuyor. İnsan hakları örgütleri, Moradi’nin iade edilmesi durumunda işkence ve ağır cezalarla karşı karşıya kalacağını belirtiyor.
AVUKAT TUNÇDEMİR: İADEYİ DURDURMAK İÇİN ZAMAN KISITLI
Moradi’nin avukatı Ayla Tunçdemir, Bijan Moradi’nin İran rejimine muhalif bir emekçi olduğunu ve hakkında Edirne Valiliği’nin sınır dışı etme kararı olduğunu belirterek, Moradi’nin şu anda Malatya 1 No’lu Geri Gönderme Merkezi’nde tutulduğunu söyledi. Tunçdemir, Edirne’nin sınır dışı etme kararına karşı İdari Mahkeme’de dava açıldığını, ancak bu davanın da reddedildiğini ve kararın kesin olduğunu belirtti.
‘MORADİ İÇİN ZAMAN ÇOK DAR’
Moradi’nin ailesinin geçen hafta sonu kendisine ulaştığını ve o tarihten bu yana elinden gelen her türlü girişimde bulunduğunu belirten Avukat Tunçdemir, Moradi’nin eşiyle birlikte gözaltına alındığını, eşinin serbest bırakıldığını ancak Moradi hakkında bilinmeyen bir sebeple sınır dışı kararı verildiğini ifade etti. Tunçdemir, üç gündür kesintisiz bir şekilde Moradi’nin İran’a iade edilmesini engellemek için girişimlerde bulunduğunu söyleyen Tunçdemir, zamanın oldukça dar olduğunu belirtti.
‘İRAN’A TESLİM EDİLMESİ DEMEK MORADİ’NİN İDAM EDİLMESİ DEMEK’
Tunçdemir, “Müvekkilim ailesi ile bir telefon görüşmesi yapabilmiş ve Bijan, kendisine 15- 16 Mart tarihlerinde sınır dışı edileceği bilgisinin verildiğini ifade etmiş. Çok az bir zamanımız var, durum son derece kritik. Sınır dışı edilecekse de güvenilir üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesini talep ettik. İran’da biliyorsunuz ölüm cezası var. İran’a teslim edilmesi demek Moradi’nin idam edilmesi demek. Bu karardan dönülmesi için her türlü girişimlerde bulunuyoruz. Aslında iade kararına karşı Anayasa Mahkemesi yolu da açık ancak dediğim gibi zamanımız çok kısıtlı. Hukuki olarak yapılacak her şeyi yapmaya çalışıyoruz ama bu arada İran’a teslim edilmesinden korkuyoruz. Bunu engellemeye, ve bu süreci iyi bir şekilde sonuçlandırmaya çabalıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘ÇİFTE VATANDAŞ OLANLAR PAZARLIK MALZEMESİ YAPILIYOR’
Yalnızca sığınmacı ve mültecilerin değil, İran’a dönüş yapan çift vatandaşlığı bulunan kişilerin de risk altında olduğunu belirten, güvenlik nedeniyle adını değiştirdiğimiz İranlı gazeteci Milad J, “Ülkeye dönen çift pasaportlu vatandaşlar, casusluk gibi ipe sapa gelmez ithamlarla tutuklanıyor ve çok uzun cezalar veriliyor. Bu kişilerin yargı sürecini de uzatabildikleri kadar uzatıyorlar. Bu kişiler aslında, yurt dışında tutuklanmış gerçek İran casuslarının serbest bırakılması için pazarlık malzemesi olmuş oluyor. Yani bu çift vatandaşlığı bulunan kişilerin serbest bırakılması için, ikinci ülke ile pazarlık ediyorlar. Siz şu kişiyi bırakın, biz de bunu bırakalım gibi. Bir çeşit siyasi rehine olmuş oluyorlar” diye konuştu.
‘SAHİPSİZ KALAN SİYASİ MÜLTECİLERİN SONU YA UZUN TUTUKLULUK YA ÖLÜM’
İran’a iade edilen mülteci ve sığınmacıların rejim muhalifi kişilerin genel olarak gazeteci, yazar, aktivist, sendikalı, akademisyen veya azınlıklardan olduğunu hatırlatan Milad, bu gruplar içinde toplum tarafından tanınmayan, sahipsiz aktivistlerin, işçilerin, azınlıkların İran’a iade edildiğinde daha zor bir sürece girdiğini belirtti. Milad, şunları anlattı:
“Bu gruplar içinde tanınmış kişiler olduğu gibi, tanınmamış aktivistler, bu vakada olduğu gibi işçiler de olabiliyor. Burada şöyle bir ayrım yapabiliriz, tanınmış siyasetçiler, aktivistler, gazeteciler sahiplenildiği için -her ne kadar İran’a iade edildiğinde muhakkak hapse atılıyor da olsa- eğer kimi örgütlerle ilişkilendirilememişlerse bir şansı oluyor. Ancak sahipsiz siyasi mültecilerin İran’a iade edilmesi durumunda ağır cezalar ve hatta idam söz konusu olabiliyor. İran bu sahipsiz bırakılan kişileri tereddütsüz idam eder ya da çok uzun cezalara çarptırır, işkence eder. Bu biraz da o dönemin konjonktürüne bağlı. O dönemde, Mahsa Amini ardından gördüğümüz gibi büyük eylemler varsa, idam cezası da uzun ve ağır cezalar da yaygınlaşır. Bu gibi durumlarda rejim, bu ağır cezaları ve idamları aslında toplumu korkutmak, gözdağı vermek için kullanır.”
‘İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN ELİNE DÜŞTÜĞÜNÜZ ZAMAN BAŞINIZA GELECEKLER İŞKENCEYLE SINIRLI DEĞİL’
“İran’a iade edilen bu kişiler sadece polis tarafınan gözaltına alınmıyor. İki ayrı istihbarat örgütü var İran’da. Sizi İran’a iade edildiğinizde gözaltına alabilecek yetkisi olan çok sayıda kurum var” bilgisini veren Milad, şu şekilde devam etti: “Bu nedenlerden dolayı İran’a iade edilen kişinin akıbetini takip etmek de çok zor, ailesi olarak da, avukatı olarak da, gazeteci olarak da. Bu kişiyi kim almış, nerede tutuyor öğrenemiyorsunuz. Gözaltında, sorguda başına neler geliyor, işkenceye mi maruz kalıyor, tehdit mi ediliyor öğrenemiyorsunuz. Yani siyasi bir mülteciyi İran’a iade ettiğinde bir ülke, aslında o kişinin ‘ortadan kaybedilmesine’ olanak sağlamış oluyor. Bu istihbarat örgütlerinin eline düştüğünüz zaman, başınıza gelecekler malesef işkence ile de bitmiyor. Sizi işlemediğiniz suçları itiraf etmeye zorluyorlar. Sizi hafif ceza ile bu durumu atlatabileceğinizi söyleyerek kandırmaya çalışıyorlar. İşkence yeterli olmazsa size bir takım psikolojik ilaçlar verip o şekilde sizden itiraf alıyorlar. Bu itiraflar kamerayla kaydedilip devlet televizyonlarında yayınlanıyor ve ondan sonra yine de idam edilebiliyorsunuz. Veya sizi idam edecek ya da ağır ceza verecek bir örgüt bağlantısı uyduramazlarsa, sizi ajanlaştırmaya çalışıyor, tanıdıklarınızla ilgili itirafçılığa zorluyorlar işkence ile. Yine de o itirafı alamazlarsa, çok ağır cezalar ve hatta idam cezasıyla karşı karşıya kalabiliyor kişi. Bu nedenle bir insanın İran’a iade edilmesini engellemek için, iade eden ülkenin sivil toplumu, hak savunucuları, halkları, bu iadeleri engellemek için elinden geleni yapmalı.”
(HABER MERKEZİ)